Türk Dil Kurumu insanı, ‘Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı’ olarak tarif etmiş. İnsan nesli, biyolojik olarak iki ayaklı, düşünebilen, aklını kullanabilen hayvanlar olarak canlılar sınıflandırmasında yer almaktadır. İnsan yaşamını bireysel, tek başına sürdürmez. Topluluk halinde belli bir kültür ve inanç sistematiğine göre yaşamını devam ettirir. Aile kurar, aynı hedef ve amaç doğrultusunda hareket eden insanlarla devletler kurar. Kendi çıkarları doğrultusunda dünyada yaşamını devam ettirir.
İnsanların çıkar ve menfaatleri çatıştığında bir birini öldürmekten, yok etmekten asla kaçınmazlar. Çıkarları için dünyanın altını üstüne getirirler. Yeryüzünde ne var ne yok hepsine sahip olmak isterler. Kurdukları devletlerde güçlünün haklı olduğu, zayıfların ortadan kaldırıldığı yaşam tarzını yer yüzüne hâkim kılmanın derdindeler.
Yeryüzünde ilk bozguncu insanın adını bilen hatırlayan var mı? İlk insanlar arasında kin ve nefret tohumunu kim ekmişti? Hangi insan çıkarları için ilk kanı akıtmıştı? İlk insan olan Hz. Âdem zamanından beri insanlar arasında kıskançlık, kötü niyetler ve bozgunculuk gibi kavramlar ortaya çıkmış, bu durum günümüze kadar gelmiştir. İnsanlık tarihi insanlardaki bu fesad ve kan dökücü özelliğinden kaynaklı çok acılar çekmiştir. Nice milletler göçe zorlanmış, niceleri tarih sahnesinden silinip gitmiştir. İnsan üç günlük dünyada kardeş kardeşe yaşamayı bir türlü becerememiştir.
Dünyanın hakim güçleri insanların başına yeni yeni sorunlar açmaktalar. Geçtiğimiz birkaç yıl öncesinde covid belasını başımıza sarmışlardı. Daha doğru düzgün nefes alamadan Ukrayna ve Rusya’yı bir birine taktılar. Zaten Yemende, Suriye’de, Irakta, Afrika’da, Libya’da yangın olanca hızıyla devam ediyordu. Sıra sonunda yıllardır çözümsüzlükte kangren halini almış patlama noktası Filistin ve İsrail’e geldi. İnsan nesli bir kez daha büyük bir bozgunculuk peşinde koşmaktadır. Bu sefer belki hiç sönmeyecek Ortadoğu bölgesinin petrollerini ateşe vermenin derdindeler. Gözleri bir kez daha petrol karasına bakmaktadırlar. Ellerindeki kanı ve alınlarındaki kara lekeleri hiç mi hiç umursamıyorlar. Zaten bu bozguncu hayvanlardan daha aşağılara inmiş insanlar topluluğuna dur diyecek kimselerde yok.
Tarihin tozlu rafları gerek küçük gerekse büyük savaşlarla doludur. Hepsinde güçlü olan kuralları koymuş, zayıf olanlar ise buna ya uymak zorunda kalmış ya da yok olup gitmiştir. Dünyamız iki defa büyük dünya çapında savaş yaşamıştır. Şehirler beldeler harabeye dönmüş, milyonlarca insan ölmüştür. Yeryüzü insan yapımı bombalarla tahrip olmuştur. Dünyanın çeşitli bölgelerinde bölgesel savaşlar tüm hızıyla sürerken yeryüzü tekrar büyük bir savaşın ayak seslerini duymaya başladı. Yaşlı dünya bilmiyorum bu üçüncü yıkımı kaldırabilir mi?
Yeryüzünde elbette ilk insan ilk peygamber Hz Adem a.s. dan beri hak ve batıl savaşı devam etmektedir. Dünyada iyiler ile kötüler arasında mücadele sürüp gitmekte. Yukarıda bahsettiğim savaş bölgelerine bakınca savaşların tamamına yakını Müslüman coğrafyada gerçekleşmektedir. Bu da gösteriyor ki Müslümanlar yer altı ve yer üstü kaynaklarını koruyabilecek güce sahip değiller. Her ne kadar Müslüman ülkelerdeki halk bunun bilincinde olsa bile yöneticileri, halktan kopuk, her zaman güçlü devletlerin çıkarlarına hizmet etmektedirler. Ülkelerinde ki yaşayan halklara ihanet eder pozisyondalar. Bu yüzden Gazze yok olurken İslam coğrafyasından ciddi bir ses, dişe dokunur bir hareket beklemek abesle iştigal olur. Rabbim Müslümanlara akıl ve feraset versin, Gazze’de yaşayan Müslümanlara da sabırlar versin, bu sınavdan başarı ile çıkmalarını nasip etsin.