KİLİT TAŞI...
Her nesnenin ve canlının bir kilit taşı vardır. Bu kilit taşı içinde bulunduğu nesneyi veya canlıyı ayakta tutmaya yarar. Eğer siz o nesnenin veya canlının kilit taşını bulur ve orayı yok ederseniz, ayakta kalmalarına imkan yoktur. Hani halk arasında deriz ya can alıcı noktası, işte kilit taşı böyle bir şeydir. Can alıcı noktadır. Yıkıldı mı canı gerçekten alır. Bir daha da eskisi gibi yapmanız zorlaşır.
Hepimiz hatırlarız Mostar Köprüsünü… Yıllara asırlara meydan okumuş, ata yadigarı Mostar şehrinin gerdanlığı… Osmanlı imparatorluğunun baş mimarı Mimar Sinan’ın öğrencisi Hayreddin Paşa tarafından 1566 yılında Mostarın Neretva ırmağı üzerine taktığı inci gerdanlık. İşte burası Bosna – Hırvat savaşında Hırvat çeteleri tarafından 1993 yılında yerle bir edildi. Hırvat topçuları günlerce bu muhteşem köprünün kilit taşını aradı durdular. Başka türlü yıkmaya imkan yoktu. Öyle sağlam, öyle asırlara meydan okumuş bir köprüydü. Sonunda bu kilit taşını uzun uzun hesaplamaların ardından buldular. Günlerce yıkamadıkları köprüyü hep aynı kilit taşına üç top atışı ile yıkabildiler.
Kilit taşı işte böyle önemli, o taş düştü mü sizi yeniden ayağa kaldıracak ya bir Mimar Sinan ya da onun yetiştirdiği bir öğrenci, veya da o bilgi birikimine sahip bir insan lazımdır. İnsanın vücudunun ayakları üzerinde dik durabilmesi, dik bir şekilde yürüyebilmesi, olaylar karşısında eğilmeden bükülmeden dik bir duruş ortaya koyabilmesi, bizdeki köprü ve kilit taşımıza bağlıdır. Sakin bir kafa ile oturup sormamız gerekir. Eğer insanlığa köprü olacaksam, dünya ve insan yararı için bir katkı ortaya koyacaksam, benim bedenimdeki köprü neresidir, kendi kilit taşım nerededir? Birçok insan kendini tanımıyor, içe dönük yolculuğunu tamamlamadan ışık hızıyla dışa dönük seferlere çıkıyor. Kısır ve sığ fikirlerle, düşüncelerle, düşman üzerine, başı açık, ayağı kabak koşturup duruyor. Düşman senin kilit taşına küçük bir hamle yapıyor ve sen yerle yeksan oluyorsun.
Peki bizim beden ve ruh köprümüz neresidir? Fikir dünyamızın köprüsü neresidir? O köprümüzün altından akan suya baktınız mı? Su nasıl su? İçilebilir mi? Yoksa bizim köprü çoktan yıkılmış mıdır? Akan suyumuz çoktan içilebilecek özelliklerini kaybetmiş midir? Bu soruları samimi bir şekilde cevaplamadıkça, bizim köprünün altından daha çok pis sular akacaktır. Bizi ve gelecek nesillerimizi zehirlemeye devam edecektir. Vücuttaki beyin, bedenimizin diğer insanlarla, bağlantıyı
kuran köprüsüdür. Vücudun tam orta yerine yerleşmiş kalp ise, işte o sizin kilit taşınızdır. Eğer ki siz yatırımı beyninize değil de midenize yapmışsanız, o köprü sığ düşüncelerle dolacak, sizin kilit taşınız olan kalbiniz düşman karşısında görevini yapamayacaktır. Zaten kalp düştü mü insan kapıldığı fikrin, düşüncenin mankurtu olur. Artık o esaret altındadır. Hür değildir. İpleri düşman eline geçmiştir.
İnsanların, eşyanın ve tüm canlıların bir köprüsü ve bir kilit taşı olduğu gibi, ülkelerinde köprüsü ve kilit taşları vardır. Tarihteki koca koca imparatorluklar hep bu köprüleri koruyamadıkları için, kilit taşlarını düşürdükleri için tarihin tozlu raflarında yerini almışlardır. Günümüz coğrafyasında ülkemiz haritaya bakınca net bir şekilde görüleceği gibi Asya ile Avrupa arasında köprüdür. Adına Anadolu dediğimiz köprüden ne milletler, ne kavimler geçmiş, bu köprüye hakim olabilmek için ne savaşlar yapılmıştır. Bu savaşlar hiç bitmedi, bitecek gibi de durmuyor. Atalarımız bu topraklarda kalabilmek için köprülerine sahip çıktılar. Bu dönemlerde, kilit taşlarını korudukları için ilerlemiş, bastığı yeri sağlamlaştırmış. Hak ve adaleti tesis etmiştir. Köprüyü zayıflatınca, kilit taşına sahip çıkamayınca vatan toprakları küçülmüş te küçülmüştür. Kala kala son kara parçası bu aziz vatanımız kalmıştır.
Sonuç olarak önce kendimizdeki köprüyü bulmalıyız, kendi kilit taşımıza sahip çıkmalıyız. Sonrasında bu sağlam insan köprüsü ile ülkemizin köprüsünü onarmalıyız, kuvvetlendirmeliyiz. Hani derler ya süt neyse kaymak oldur. Bu ülke üzerinde dünyanın geçeceği sağlam bir köprü olacaksa, bu ülkenin sağlam, dik duracak kilit taşına her zaman ihtiyacı olacaktır. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti bir ayağı geçmişte, bir ayağı gelecekte olan köprüdür. Bu köprünün şu anki kilit taşı da Recep Tayyip Erdoğan”dır. İşte bizi yıkmak isteyen düşmanlarımız yirmi kusur yıldır hep aynı kilit taşına ateş ediyorlar. Bizim köprü yıkılsın diye… Kilit taşının etrafına sağlam taşlar koymamızı engelliyorlar. O kilit taşının çevresine dava ruhuna sahip taşları değil, gaz betondan yapılmış, ufak bir sarsıntıda nehrin dibini boylayacak çürük taşları yerleştiriyorlar. Bu günlerde daha çok köprüye ve kilit taşına sahip çıkmalıyız.