Artık tüketim insanların bireysel ideolojilerini, sosyal statülerini, toplumsal davranışlarını belirliyor. Bu bilinçsiz tüketim toplumda çeşitli sıkıntıları da beraberinde getirmiştir.

Eski günlerde iş yerlerimizin duvarında çok meşhur bir resim vardı. Yeni gençler bilmez ama ileri yaştakiler hatırlayacaklardır. Peşin satan ve veresiye satan resmi hani… Artık alışveriş merkezleri ve tüm iş yerleri ya peşin satıyor, ya kredi kartları ya da başka yöntemlerle ödemelerini tahsil ediyorlar. Yarına asla bırakmıyorlar. Sizin anlayacağınız o veresiye öldü. Ölen sadece veresiye olsa yine bir nebze, onunla birlikte alışverişte güven, dostluk, kanat hepsi öldü gitti. Allah rahmet eylesin.

Tüketici açısından bu durum tersine dönmüş, peşin ve veresiye tüketen halini almıştır. Artık evlerimizin duvarlarına bilinçli peşin tüketen ve bilinçsizce veresiye tüketen resimlerini gururla asabiliriz. Çarşıda pazarda alışverişe gittiği her yerde zarar gören tüketici ne yapmalı, nasıl davranmalı ki bu alışverişten kendini koruyabilsin. Bizlerinde bir an önce peşin ve bilinçli tüketen haline gelip veresiye tüketimi sonlandırmalıyız, ama nasıl?

İşte bu kısa köşe yazısında; Üretici kimdir? Tüketici kimdir? Bilinçli Tüketici kimdir? Bu konuları masaya yatıralım. Önceleri üretim insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılırken, üreticilerin ihtiyaçlardan fazlasını üretmesiyle stoklar oluştu. Bu stokları eritmek ve daha fazla ve ucuz maliyetle üretmek ve çok satmak amacıyla tüketim sürekli kamçılandı. Tüketimi teşvik edici kampanyalar ve çeşitli yöntemler uygulandı. Günümüzde tüketici sadece tüketmek için tüket anlayışına indirgenmiştir. Artık tüketim insanların bireysel ideolojilerini, sosyal statülerini, toplumsal davranışlarını belirliyor. Bu bilinçsiz tüketim toplumda çeşitli sıkıntıları da beraberinde getirmiştir. Bizler tüketici olarak bilinçli hareket ederek, sadece bireylerin gerçek ihtiyaçlarını karşılayarak ekonomik yaşam düzeylerini artırırken, toplumun tüketim alışkanlıklarını ihtiyaçlar yönünde düzene sokmalıyız.

Günümüzde tüketiciler iki farklı alışkanlıklara sahip davranış sergilemektedirler. Birinci gurup kendilerinin sosyal ve ekonomik statülerini tamamen tüketim üzerine kuran ve tükettiğini başkalarına teşhir ederek, kendilerini toplumun üzerinde gören toplumda azınlığı temsil eden bir kesimdir. Diğer gurup ise ekonomik sıkıntıları nedeniyle sadece zorunlu temel ihtiyaçlarını satın alan ve sürekli olarak birinci gurubun hayalini kuran geniş bir toplumsal kesimdir. Bu iki kesimde de tüketici davranışlarında bilinçli tüketim olgusu yoktur. Birinin parası olduğu için bilinçsizce tüketiyor, diğeri ise parası olmadığı için zorunlu ihtiyaçlarını tüketiyor. Oysa bilinçli tüketici parası olsa da olmasa da sadece ihtiyacı olanı tüketen ve bu tüketimini sosyal baskı unsuru olarak teşhir etmeyendir. Toplumun geri kalanını tüketim yönlü tahrik edici davranışlar içinde bulunmayandır.

Peki bu çağda üretimin çeşitlendiği, artık her bireye özgü üretimin yapılabildiği ve alabildiğine tüketimi artırmak için çeşitli pazarlama tekniklerinin geliştiği bir ortamda bilinçli tüketici nasıl davranmalı? Bireyler sınırlı gelirleriyle sınırsız tüketim alışkanlıklarından kendini nasıl korumalıdır? Şu unutulmamalıdır ki, bireyler sınırsız ve bilinçsizce tükettikleri sürece, üretim daha da çeşitlenerek artacak ve tüketim sürekli üretimi tetikleyecektir. Günün sonunda tüketici gelirleri sınırlı olduğu için daha fazla gelir elde edebilmek adına tüm toplumsal değerlerini satacak, toplumda kültürel, ahlaki, vicdani yozlaşmaya sebep olacaktır. Şu anki içinde yaşadığımız durum budur. İnsanlar çoktan vicdanlarını unuttular ama cüzdanlarını hiç akıllarından çıkmıyor. Ve paran kadar konuş dönemini başlattılar.

Bilinçli tüketim alışkanlıklarının geliştirilmesi ve ekonomik pazarda bu alışkanlıkların baskı unsuru olabilmesi zor gibi görünse de, bu hayat pahalılığı ve sürekli tüketim alışkanlıklarından şikâyetler de gün geçtikçe artmaktadır. Sadece insanlara rehberlik edecek kurum ve kuruluşların olmaması bilinçli tüketiciyi savunmasız bırakmaktadır. Çeşitli irili ufaklı tüketici dernekleri varsa da bunların tamamına yakını ürün fiyatlarının takibi ve ürün şikayetleri ile ilgilenmekte, tüketim alışkanlıklarıyla ilgilenmemektedir. Tüketim alışkanlıklarının düzenlenmesi ve bilinçlendirilmesi ve üretici üzerinde baskı unsuru olabilmesi adına yakın zamanda İzmir merkezli bir dernek kuruldu. Kurucularını tebrik ederim.

BİDAYDER geniş anlamıyla Bilinçli Nihai Tüketiciler Dayanışma Derneği yeni kurulmasına rağmen toplumda büyük bir ilgiyle takip edilmeye başlanmıştır. Türkiye’de her kurum ve kuruluşun örgütlendiği ve birlikler oluşturduğu bir ortamda tüketicilerin örgütlenmemesi düşünülemezdi. Tüketiciler çok büyük bir kitleyi oluşturdukları halde örgütlerinin olmaması büyük bir eksiklikti. Umarım başarılı olur, toplumda bilinçli tüketimin yaygınlaşmasına katkı sağlar. Siz tüketicilere de BİDAYDER i sosyal medyadan takip etmenizi ve üye olarak destek vermenizi tavsiye ederim. Sonuçta tüm tüketiciler olarak bu kıskaçtan birlikte kurtulabiliriz.